7 Ekim 2014 Salı

Bir Rönesans Mimarı olarak ''Andrea Palladio''

Evet arkadaşlarım, dostlarım. öncelikle geçmiş bayramınızı en içten dileklerimle kutluyor. Cenab-ı Allah'ın bizlere ve ülkemize daha hayırlı bayramlar nasip etmesini temenni ediyorum. Bugün bu yazımın kahramanı bir İtalyan mimar Andrea Palladio.

   Yazımıza kısa bir giriş yapacak olursak, Andrea Palladio kimdir? Ne işler yapmıştır? sorularının cevabını vermek gerek kuşkusuz.

Andrea Palladio 30 kasım 1508 yılında doğmuş bir İtalyan mimar. Asıl adı ''Andrea di Petro Della Gondola'' dır.  eğitim tahsilini  heykeltraşlık ve taş oymacılığı üzerine almıştır. ve aslında bu yüzdendir belki de bilinmez eserlerinde melekleri sembolize eden heykelleri, yunan sütunlarını ( genellikle ionik tarz da olanlar ) ve taş kabara süslemelere bolca yer vermiştir. 30'lu yaşlara geldiğinde Kont Gian Giorgio Trissino'nun ilgisini çeken mimarımızın adı artık Palladio olarak anılacaktır. demekki lakap takmak sadece bizim ülkemize öz bir davranış değilmiş. Bir rönesans mimarıdır Andrea Palladio, Bir çok eser tasarlamış ve yapmıştır. Eserlerinin iç mekanlarında duvar süslemelerini bolca görürüz. Hani bizde bir söz vardır. ''Mektepli ve alaylı'' aynen bu söze münhasız gelişen bir kariyeri vardır. Mimarlığın atölyesinde yetişmiş. Heykeltraşlık ve taş oymacılığı da güzel sanatların bir dalıdır mimarlık gibi. bugün sizlerle Andrea Palladio'nun iki önemli eserinden bahsedeceğim. 

Villa Capra "La Rotonda"

Villa rotonda rönesans dönemine ait bir villa olup İtalya, Vicenza kentinin kuzeyinde yerleşir ve Andrea Palladio tarafından tasarlanmıştır.  Asıl adı Villa Almerico Capra’dır fakat genellikle La Rotonda, Villa Rotonda, Villa Capra ve Villa Almerico olarak da bilinir. Capra ismi binayı 1592 yılında devralan ve tamamlayan Capra kardeşlerden alır. Bina Palladio’nun diğer eserleri ile birlikte ‘’Vicenza Şehri ve Veneto Palladio’n Villaları’’ dünya mirası parçası olarak korunur.

 Pictures of Villa Rotonda

Pictures of Villa Rotonda

Plan Sketch

Sectional Perspective Sketch

Perspective Sketch of Elevation

gördüğünüz gibi bu yapı'da isim o kadar çok ki bu yapı hakkında en doğru bilgiyi nasıl  ve nereden doğru anahtar kelimelerle ulaşırız bilemiyorum fakat bulabildiğim en doğru bilgileri sizlerle paylaşıyorum. Ne yazık ki aramaları Türkçe dilinde yaptığımızda önümüze çok fazla bir bilgi hazinesi çıkmıyor bu yüzden yabancı dilin faydalarını buralarda görüyoruz.

Church of San Giorgio Maggiore

San Giorgio Maggiore 16.yy ait Venedik şehrine ait bir ada ile aynı ismi taşıyan bir bedendikt kilisesidir ve İtalya’nın kuzeyinde yerleşir. Andrea Palladio tarafından tasarlanan yapı 1566 -1610 yılları arasında yapılmıştır. Kilise klasik rönesans tarzına sahip bir bazilikayı andırır. Parlak beyaz mermerler ile kaplı kilise Piazetta’nın karşısında mavi suların üzerinde ışıldayan bir yıldız gibidir. Riva degli schiavoni’ye bakış için bir odak noktası olarak görünür.

 Pictures of San Giorgio Maggiore

Pictures of San Giorgio Maggiore

 Plan and Section Sketches

Perspective Sketches of Elevation

Bu yapılarla ilgili daha detaylı ve geniş bilgiyi çeşitli online kütüphane hizmeti veren üniversiteler ki ben onlara çok teşekkür ediyorum. Türkiye'de de bir kaç tane var ve sayıları hızla yükseliyor. bu gibi bilgi yuvalarından daha kaliteli bilgiler edinebilirsiniz.

Andrea Palladio'nun o kadar çok eseri var ki ama bunlar ingilizce yazılı o yüzden çevirmekle uğraşmayacağım. Master yapmıyoruz ki kardeşm :) bu arada Sketch'lerin hepsi şahsıma aittir. Her türlü kötü eleştiriyi kabul ederim. Ressam değilim. ''Asıl mimar'' olmaya çalışan biriyim. Saygı ve sevgilerle. :) 

Ziya ASLAN

Share:

1 Ekim 2014 Çarşamba

Kendine Mimar !!! Olmak yada Olmamak işte bütün mesele bu...

Kendine Mimar olmak, yada olmamak. Aslında içinde derin anlam barındıran kısa kelimelerden biri değil mi? Mimarlık fakültesine kayıt olan öğrencilerin çoğunun gözünde parlak bir mimarlık kariyeri, eğlenceli öğrenci hayatı, kültür gezileri, hafta sonu İstanbul Balat'ta bir caddede perspektif çalıştayı, Tiyatro günleri, Sempozyumlar, Olmazsa olmaz Neufert'imiz. vesaire vesaire. Bunlar bizim olmazsa olmazlarımızın başlarında gelir. Öncelikle bizim bu meslekte her insan gibi eblette hayallerimiz ve bu hayallerimizi gerçeğe dönüştürme çalışmalarımızın ne kadar inatçı ve inançlı olduğu gerçeği yatar. Bir çok insan hayal kurar fakat bilindiği gibi pek çoğu bu hayallerini bazen şartlar, bazen imkansızlıklar ve bazen de maymun iştahlılıktan dolayı yarıda bırakıp başka yollara saparlar. Günümüz de benimde gözlemlerimden birisi gittikçe yoğunlaşan bir kendine mimarlık sektörü başladı ki bu çok acı bir durum. Detay çözmekten kaçıp kütlesel ve basit çözümler. Uzun çalışmalar yerine kısa ve anlamsız eskizler. Örneğin; Mimarlıktan yeni mezun her 100 Mimarlık öğrencisinin en az % 30'u okul boyunca ve daha önce staj dışında hiç bu sektörde tecrübe edinmemiştir. Geriye kalan diğer %50'lik kesimin okuldan sonra çalışma hayatına geçiş süreci başlar ve %20'lik kesim de ya aile faktörlerinden dolayı yada bu sektörde daha önce çalışmış tecrübesi zayıf fakat hem mekteb'li hem alay'lı dediğimiz Üniversiteler'de nadir bulunan elmas gibi olan gençler'dir. Türkiye ortalamasına bakıldığında öğrenci yüzdelerinde hep bir ''İnek'' olarak nitelendirilen öğrenci kesimi her ne kadar alay konusu olsa da öğretim görevlileri tarafından istenilen ve en az her sınıfın ihtiyacı olduğu öğrenci tipidir. :)

Gelelim Kendine Mimar... Olmak, yada Olmamak (to be or not to be...) açıkçası İngilizlerin şüphesiz en sevdiğim iki sözünden biridir. Benim bu konudaki yakınmam, Fason proje dediğimiz olay vergisiz, denetimsiz projeci arkadaşlarımızın çoğalmasıdır. bu kesimde çalışan arkadaşlarımız iki gruba ayrılırlar


                            a- Tecrübeli Mimar                             b- Tecrübesiz Mimar


a-Tecrübeli Mimar :  Bu mimar grubu sektörde daha önce oldukça fazla çalışmış, çevresi geniş, deyim yerinde ise hemen hemen her yerde bir tanıdığı olan insanlardır. bu gruptaki insanları açıkca eleştirmek çok hoş olmaz. Onların tecrübelerinden yararlanmak en akıllıca olan atılım olacaktır. Bu insanların evlerinde bir çalışma odaları olur ve home-ofis sektörünün başlangıcını oluşturan akımın başında gelirler. :) açıkcası düşünüp baktığımda bu akıma öncülük edecek başka bir sektör de göremedim. Bu grubun içindeki mimarların iş görüşme trafiği  telefon ve mail'lerden ibarettir. detay anlatmanız gerekmez çünkü çoğu detay bilgisine sahiptirler. tek tuzlu tarafı işin mali boyutudur. :) ve bu konu da da ben haklı olduklarını düşünüyorum.


b-Tecrübesi Mimar: Bu grup işte en zor gruptur. Ölüm grubu diyorum ben bunlara :) özellikleri diğer grupla aynı olup tek farkları tecrübe boyutudur. Fazla detay bilgisine sahip olmazlar biraz fazla anlatmanız gerekir. Bazıları tecrübe ve çevre, bazıları ise daha çok para kazanma edasında oldukları için çok fazla iş kovalarlar ve uykusuz kalırlar. Emeklerine saygım sonsuzdur. Bu grubun öncüleri ise konu başlığımın ana fikrini oluşturan yeni mezun üniversite öğrencileridir. Mezun olduktan sonra yada üniversite zamanında staj görürken işin zorluğunu görmüş ve çalışma şartlarına uygun olmadığını düşün esnek çalışma saatlerini esnek uyku saatiyle karıştıran harici bir saatle değil biyolojik saate göre uyanmayı tercih eden ki bazıları bunu karıştırabiliyor. Düşünün saat 4'te uyanan insanlar biliyorum :))


eve bu iki mimar türünden kısa bilgi verdikten sonra aslında her iki grup için de desteklemediğim tek şey, Vergisizlik ve Denetimsizlik'dir dostlarım. Eğer her mimar ülkesine ve milletine hizmet etmek istiyorsa kanunlar çerçevesinde çalışmalıdır. Evet Seçim sizin, Savaşıp kazanmak da var, kazanamamak da :))



Share: